Shimatta dediğin her an.. O değil ben hala arkadaki resime karar veremedim öle saçma saçma duruyo. Bi ilham geleydi, iyiydi..

22 Ocak 2011 Cumartesi

Buda robotiks oluşumun hikayesidir işte.. :D

   "Nasıl robotiks oldum?" , o da şööle ki ;(burda soğuk bir kış günüydü diye başlamak isterdim amaa .. malesef ki sıcak bir yaz günüydü)
   Malumunuz her sene yeni öğrenciler için okulumuzda tanıtım günleri düzenlenir. Bu tanıtım günlerinde Türkiye'nin en çok öğrenci topluluğuna sahip olan okulunda tabiiki toplulukların da tanıtımı yapılır. Tanıtım günlerinden önce topluluklarda haberi olan kesimde bi topluluk muhabbetleri olur zaten. İşte biz de arkadaşlarla şöyle bir gidelim bakalım, ne toplulukları varmış, hangi toplulukta eğleniriz bi araştıralım, şu okulu kazandık nimetlerinden yararlanalım dedik. Topluluk tanıtımları Çarşı'nın karşısındaki basketbol sahalarında yapılıyordu, biz de oraya gittik. Topluluklar çoktan stand açmışlar, gelenlere topluluğu anlatıyorlardı, biz de tüm standlara bakıyoruz, ismini beğenirsek bi uğruyoruz, durakladığımız her yere bi mail bırakıyoruz, tanışma toplantılarından haberimiz olsun, belki gideriz diye.
   Böyle böyle gezinirkene, bir de ne görelim "ODTÜ Robot Topluluğu" ; hell yeaa!
   Standdaki masada henüz çalıştığını görmediğim örümceğe benzeyen robotumsu vardı, masanın hemen yanında da üstünde güneş panelleri olan bir araba ve tabiki topluluk üyeleri. Şöyle bir standı süzdükten sonra dedik robot iyidir ya bi soralım napıyo bu robotiksler. Dediler, biz burda robot yapıp geliştirmeye çalışıyoruz, uluslar arası robot günleri düzenliyoruz,güneş ve hidrojen arabası yapıyoruz yarışlara gidiyoruz.Birden robot, güneş arabası falan duyunca, biz bi halt bilmiyoruz girsek ne yapıcaz öğrenebilir miyiz, nasıl yürür bu işler diye kafamızda hemen bi soru işareti oluştu tabi. Ordakilerin annelerinin karnından bunları öğrenerek çıkmadıklarını öğrenince o zaman biz bi tanışma toplantınıza gelelim, devam edelim bu topluluğa, ortamı da seversek devam ederiz diye düşündük; verdik mailimizi gitti.
   Okul açıldı, yeni insanlar yeni ortam derken hazırlık binalarında topluluk standları kuruldu, tanışma toplantıları başladı. Robot topluluğunun tanışma toplantı maili geldi, tanışma toplantısı için makina müh. D109 amfisine gittik. Amfi baya baya doluydu, topluluk üyeleri tanıtıma başladı, eğlenceliydi. Robot yapmaya başlamadan önce 6 haftalık eğitimlere gelmelisiniz, sonra pratiğe geçicez dediler. Tabi eğitim falan duyunca bi eğlencesi kalmıcak gibi geldi bize ama yeni şeyler öğrenmek için bide eğitici bi topluluğa üye olalım diye devam etmeye karar verdik.
   Eğitimler başladı, ne hikmetse de hep eğitim için seçtiğimiz günde yağmur yağdı,ama yılmadık gittik(:p). Sonra pratik eğitimler başladı.İlk olarak ışık olmayan yerde yanan led yapıcaktık. Benim yaptığımda önce sorun oldu (asdgffgh :d), sağolsun robotiksler olaya el attılar sorunun kaynağını bulduk düzelttik. Akşam olduğu için karanlık ortam, elimizde yanan ledlerle gidiyoruz eve, bi yandan da heyt be ne yaptık biz diye gaza geldik zaten( asdfjsdfklml sanki asimo yaptık).
   İşte o ilk pratik eğitimin ardından dedim " 5 sene daha bu topluluktayım.". Ve bir robotiks oldum, beni kazandı topluluk.(asdflksjdlşögf :D ) Ek olarak 5 sene derken 6 da olabilir; 7-8 artık okul ne zaman biterse kısmet.. Ama şunu gördüm kii, okul bitse bile hep bi robotiks olarak kalıcam(topluluğun eski üyeleri gibi), benimsedim topluluğu a dostlar. :D
   İkinci pratik bizim midtörmlerimize denk geldi, benim arkadaşlarım ulus a benimle beraber gelme zahmetinde bulunmadılar, sonra da bıraktılar topluluğu zaten. Dedim napalım, çizgi izleyeni de kendim tek kişilik dev kadro olarak yaparım artık. Derken  başka çizgi izleyen yapan insanlar buldum, onlara kaynak yaptım, öyle öyle devam etmiş oldum işte..
   Buda nasıl robotiks olduğumun özeti gibi bişeyidir.

   Özet geç diyenlere : Robot candır :D

21 Ocak 2011 Cuma

ODTÜ Robot Topluluğu

   Bu yazıda ODTÜ Robot Topluluğu'ndan(ORT) bahsetmek istiyorum.
   ORT nedir? Ne yapar?
-Ort Şubat 2000 de kurulmuş "ilk" robot topluluğudur.
-En basitinden isimden de anlaşılacağı üzere robot yapıp,yaptığımız robotları geliştirmeye çalışıyoruz.Çizgi izleyen, minisumo, sumo, süpürge, çöp toplayan, yangın söndüren gibi robot çeşitleri ilk olarak uğraştığımız robotlar.Bunun yanında başka projelerimiz de var.
-Yeni katılan arkadaşlarımız için teknik ve pratik eğitimler düzenliyoruz ve onlara robot yapmaları için gereken temel bilgileri gösteriyoruz.
-Ayrıca Uluslararası ODTÜ Robot Günleri'ni (UORG) düzenliyoruz.Uorg'de Türkiye'nin çeşitli illerinden robota meraklı insanlar, üniversite toplulukları, teknik liseler yaptıkları robotları yarıştırmaya veya yapılan robotlar arasındaki mücadeleyi izlemeye geliyorlar. Uluslararası olarak da yurt dışındaki üniversite topluluklarından katılım gerçekleşiyor.
-Bunun dışında diğer üniversitelerin robot günlerine yarışmacı olarak katılıyoruz.
-Ort bünyesinde ODTÜ Temiz Enerji Klubü (ODTÜ-TEK) olarak güneş ve hidrojen arabası yapıyoruz ve Tübitak'ın düzenlediği Formula-G ve Hidromobil yarışlarına katılıyoruz.
-Her sene İstanbul'da dünyanın önde gelen şirketlerinin de katıldığı WİN Fuarı'nda katılımcı olarak yer alıyoruz. Standda biz de kendi yaptığımız robotlarımızı, güneş arabamızı, projelerimizi anlatıyoruz.
-Şenliklerde Ort olarak "Tornet Şenliği" yapıyoruz. Yalıncak yokuşunda kendi yaptığımız tornetlerle kayıyoruz.
-Sadece teknik bir topluluk değil, aynı zamanda da eğlenceli bir topluluğuz.Topluluk olarak pikniğe gitmeyi çok seviyoruz, ki bazen her hafta sonu pikniğe gittiğimiz bile oluyor(:D).Paintball, lasertag, bowling gibi etkinlikler de düzenliyoruz.Kısacası sadece teknik değil, eğlenceliyiz de.^^

ORT : http://robot.metu.edu.tr/

UORG : http://topluluk.odturobotgunleri.org.tr/

7 Ocak 2011 Cuma

Anime Çılgınlığı 2 - Naruto ve Basilisk

     *Gelelim Naruto ya.. Bu animemizde Naruto Uzumaki adlı gencimizin hayat hikayesini anlatılıyor.Yaramaz afacan bi çocuk kendisi.Mangası beğenilince animesini de yaptılar.İlk sezonunda 220 kadar bölüm var.Hatta bi arkadaşım 5. sezonu izlerken ben 5. bölümde bırakmıştım (napabilirim sarmadı a dostlar). Genel olarak konu şöyle; 20 yıl öncesinden ninja köyümüz Konohagakure''yi kötü adamın biri ( aka Nine-Tailed Demon Fox ) basıyor ve köyü yerle bir ediyor.O zamanın ninja lideri de kendi hayatı pahasına bu demon u henüz minicik her şeyden habersiz Naruto' nun içine mühürlüyor.Gel zaman git zaman Narutocan büyüyor tabi, bu arada da hocası Mizuki parşömen kağıdını (genelde capon kardeşlerimde hep bi scroll kaçırma olayı oluyor; kabile anlaşmaları,gizli bilgiler falan oluyo içinde) Naruto'nun kaçırmasını istiyor,bizim afacan da girişimde bulunuyor tabikii.Parşömenin çalındığını duyunca diğer bir hocası Iruka da onu durdurmak için peşinden gidiyor.Mizuki parşömeni alıp Naruto'yu aradan çıkarmak için hamle de bulunurken Iruka (iyi olan ninja öğretmeni) Naruto'yu korumak için araya giriyor ve iki hoca orda  kapışıyorlar.Naruto o sırada gerçeği anca çakıyor ve iyi öğretmenini korumak için parşömenden okuduğu bir dövüş sanatını (Jutsu) Mizuki hocasına karşı kullanıyor.İşte o sırada farkediyor kii, içinde demon var. Sonrasında da okulda yaşadıkları falan filan derken anime böyle devam ediyor, ben beşinci bölümde bıraktım, izleyen izlesin. (:d)
     Ek olarak bi ara izlemeye devam edeceğm,izlediğim animeler arasında yer alsın diye.Yani çok iğrenç,ööğ bööğ kötü bi anime değil.Ben o sırada Bleach 'e daha çok sardığım için Naruto sarmamıştı o yüzden.
  
              
     *Basilisk 'i belki Mtv Anime Kuşağı 'ndan hatırlayanlar çıkabilir. Kısa bir anime,24 bölümden oluşuyor. Aşk, ihtiras, ihanet, kabileler, anlaşmalar, scroll kaçırmalar; kısacası animenin Dallas'ı (:p). İki kabilemiz Kouga ve Iga aslında eskiden beri gelen düşmanlar ancak aralarında anlaşma var diye birbirlerine karşı saldıramıyorlar. En sonunda Ieyasu adlı kabile büyüğümüzün taraf almasıyla yemişiz anlaşmayı deyip bozuyorlar. İki kabile en iyi ninjalarını savaşmak için gönderiyor. Bu sırada biri Kouga'dan biri Iga'dan kabilesinden olan genç aşıklarımız da var. Gennosukesama bizim saf kızı arada kullanıyor, hatta kabileden birinin ölümüne sebep oluyor ama kız hala Gennesukesama diye ağlıyor falan. Ayrıca çok fantastik ninjaları var. Örnek vericek olursak, hemen anime iki ninja arasındaki kavgayla başlıyor. Biri örümcek gibi bişey, ağzından çıkardığı ipimsi maddeyle diğer ninjayı taşa sarıyor. Başka bi ilginçlik muhteşem derece kıl yumağı olan,saçları 81589182 metre olan ninjamız. Saçıyla dövüşüyor nasıl bir yetenekse artık. Ayrıca elleri ve ayakları olmadan tazı gibi gövdesinin üstünde koşabilen bi ninjamız da mevcut. Gövdesinin altında garip çıkıntılar var.Sadece gövdeden oluşmasına rağmen, dili de çok uzun,hem de baya baya uzun. Gövdesine sakladığı kılıcı diliyle çıkarma kabiliyetine de sahip, hay maşşallah dedim izlerken. Yetmiyor bide insanlara dokunarak tüm kanlarını emen, onları kurutan bi kızımız var.Bunların arasında en normali ellerini birleştirip bişeyler mırıldanarak kelebeklerinin sayesinde insanlara zarar veren ablamız kalıyor. Hepsi olmazsa olmaz  ağaçtan ağaca atlama özelliğine sahip. Buda öyle bir animedir işte.
     Kısa bir anime olduğu için bi günde bile bitirilebilir. İzlediğiniz animeler arasında yer alması anime yelpazenizi geliştirir, dolayısiyle izleyin gitsin derim.
     Önerilen site yine animefreak.com dur. Başka yerlerden de izlenilebilir fakat bugüne kadar sorun yaşamadım, bu yüzden öneriyorum.

     Birde önemli bir nokta; izlerken ingilizce altyazı şeklinde izlenmesi tabiki daha hoş olur fakat bazı savaş terimleri anlaşılırlığı azaltabilir. Bu gibi durumlarda Türkçe altyazılı izlenilirse animeden soğumamış olursunuz. Ama kesinlikle Türkçe veya İngilizce seslendirilmiş halini izlemeyin; yazıktır günahtır, animeyi harcamayın.

     Son olarak ; itiraf.com : benim anlamadığım yerler olmuştu :(

2 Ocak 2011 Pazar

Anime Çılgınlığı 1 - Death Note

   Anime izleyen arkadaşlarınız vardır belki, yanınızda animelerden bahsederler, ordaki kahramanları eleştirirler,japon kültüründen bişeyler öğrenirler falan..İşte benim lisede böyle bikaç arkadaşım vardı, hala da görüşürüz onlarla, anime kritiği yaparız arada falan.Neyse işte, bende japoncaya olan merakımdan gelen bir şevkle, önce okuldaki japonca kursuna gittim, ilk kur bitti ama malesef ki ikinci kuru okulda vermiyodu topluluk (Türk-Japon İletişim Topluluğu), öyle birinci kurda kaldım.Tömer e falan gidecektim amma velakin dediler ki  japoncayı ne yapacaksın ilerde işine mi yarayacak,zaten zor dil, onu öğrenene kadar başka bir dil öğren zaman kaybı olmasın carttır curttur.. Japonca öğrenme isteğimi kırdılar işte.Gerçi hala öğrenmek istiyorum ama daha da ilerleyemedim. İlk kurda öle kaldım, hiragana biliyorum sadece. :(
   "Yeaa altı üstü bi çizgi film amma uzattılar ha" gibisinden düşünebilirsiniz ama eğer izleyip de animeleri severseniz,biraz bağımlı olabiliyosunuz ve gerçekten de bu etkileri yaratıyo animeler.
   Ben de öyle bir animeye bakayım neymiş ne değilmiş efendim dedim, izledim ve animeleri benimsedim kanımca.Fantastik olaylar konular oluyo, izlerken bi sonraki bölümde ne olucak diye meraklanıyorum, japonca yeni bi iki kelime öğreniyorum,animeci bi insan oldum çıktım.^_^
   Ayrıca ^_^ bu ifadeyi de severek kullanıyorum, çok şeker yeaa.
   Şimdi de bikaç anime kritiği yapma zamanı , hiıır vii goo !


İlk izlediğim animeden başlayalım "Death Note"  (  デスノート,  Desu  Nöto )
デスノート (death note)
   Genel olarak animecilerin ilk 10 listesine giren bi anime, dedim hadi animeye iyi bir adım olsun izleyeyim şunu.İyki de izlemişim,ilk izlenimim pozitif oldu halen de anime izlemekteyim.Beğenmediğim animeler de var tabiki ama animesever bi insanım sonuç olarak.
   Tabiki animeler mangalardan geliyor,Death Note'un mangası da aralık 2003 te yayınlanmış yanılmıyorsam, sonra tutulunca hadi bunu anime yapalım demişler(2006 da tv yayını), çok da iyi olmuş çok da iyi güzel olmuş.37 bölümden oluşuyor, diğer animelere göre daha kısa sürüyor(+280 bölüm görmüş bleach var misal). Kısa, az ve öz bir anime yani.
  Konusuna gelince, bizim pırlanta gibi parlayan başarılı, akıllı öğrencimiz lise son sınıfta okumakta ve hayattan sıkılmış durumda."Yenilik yok bişey yok sıkıldım hayattan shimattaa , bu ne anasını satiym hergün suçlular etrafta cirit atıyo, hiçkimse de buna bi dur demiyor, nerde bu devlet, batsın bu dünya.." diye isyanlarda.Sonra da günlerden bi gün okulunda usluca dersini dinlerken pencereye bir göz gezdiriyor ve yerde bi defter görüyor.Bir 'shinigami'nin onu bilerek birileri bulsun diye bıraktığından habersiz .Tabiki de tenefüs olunca gidiyor bulduğu deftere göz atıyor, ama o da nesi !!  
L & Yagami Light
" Bu deftere ismi yazılan insan ölecektir " oh may fakin gaaaş diyor ve önce inanmıyor doğal olarak.Neyse böle bi defter bulmuşken alayım yanıma yani belli olmaz ya gerçekse içindeki yazan diyor ve dersine geri dönüyor.O sırada da bulduğu defter hakkında brainstorm yapıyo, doğru mu acaba yoksa biri beni mi kekliyo diye.Sonra evine dönüyor,televizyon izliyor.Anaokulu öğretmenini ve öğrencilerini rehin almış bi adamla ilgili bir haber çıkıyor ve bizim şampiyon yine düşünüyor " Bu lanet olasıca fakin dünyada suç oranı artıyor işte, adelet sistemi cort işte hacı bu ne yea". diye veee hemen bir flaş çakıyor:'Death Note''.Eğer kitap işe yararsa ordaki sivilleri kurtarmış olucak ,adam ölürse de hani zaten kötü adam dünyadan bi pislik yok olucak işte diye düşünüyor.Bu sırada adamın adı haberlerde geçiyor, kalemi eline alıyor , adamın ismini deftere yazıyor.Meraklı bekleyiş başlıyor haliyle tam da " ee hani nerde işe yaramıyomuş" derkeen ; adamın ismini yazdıktan 40 sn sonra adam kalp krizi geçirip ölüyor.
  Defterin işe yaradığını görünce,"madem kimse bişey yapmıyor en azından ben suçluları yok edeyim dünya barışı, çiçekler,böcekler,kuşlar.." diyerekten suçluların isimlerini bu deftere yazmaya başlar.Sonra birkaç olay da bu şekilde gelişince(kalp krizinden ani ölüm) polis şüphelenmeye başlar ve bu görev için en yetenekli dedektifi "L" i görevlendirir.Yagami nin babası da bu soruşturma içinde görev alınca Yagami nin her şeyden haberi olur.L i kandırmanın zor olduğunun bilincinde olarak daha dikkatli davranır.
  
Raito(yagami light) & Ryuuku
  Birde unutmadan bizim shinigamiden bahsetmezsem olmaz. Shinigami(ölüm meleği gibi bi çevirisi var) olarak elma yemeyi seven bi kahraman adı "Ryuuku". Elma bulamadığı zaman saçma sapan şekillere girer,sadece defterin bir parçasına elleyen bir insan onu görebilir.Ayrıca Death note un kendine ait kuralları vardır, "her bölümde bir yeni kural" tadında gösteriyorlar, iyi bir çocuk olup izlerseniz belki Misa misa-chan i bile görebilirsiniz. :D  
  Olaylar bu şekilde akıcı olarak ilerliyor, animeye başlamak için idealdir ancak daha sonrasında death note gibi bi anime karşınıza çıkmazsa da üzülmeyin, iyileri de var çünkü.

  Tabi animeyi izlerken bi taraf tutmaya başlıyo insan.Ben olsam elime o defter geçse ne yapardım? Yagami'nin yaptığı doğru mu , ne kadar etik ? İzleyen arkadaşlarım arasında genel olarak bi L sempatizanlığı var.Çünkü Yagami akıllı olsa da L de akıllı ve biraz daha halk adamı gibi.
- spoiler -
L'in telefon tutuşuna hastayım, piskopat ya.:D
- spoiler -
   Ama ben biraz daha Yagami tarafını destekliyorum, Kira cıyım son tahlilde! :D (Kira demek Yagami demek, kendisine taktığı lakap bu). Defter sayesinde ne kadar düzeni sağlayabilirsiniz o da ayrı bi konu tabiki.Ama şimdi bu Yagami kankam bulmuş defteri olabildiğince kötü insanları öldürmeye çalışıyor, her ne kadar insanlara korku saçsa da japonyanın hero su olma yolunda ilerliyor, bazı yaptığı işleri onaylamasam da iyilerin dostu kötülerin düşmanı tadında bir insan, ben de Yagami side da yer alıyorum gibi. 
   Düşünüyorum Türkiye de birinin elinde o defterden olsa.. Alayımızı deftere yazardı; höt sen konuştun,sen kazana düştün seni bi listeye alalım ,adını yazayım tadında bişey olurdu.Hoş olmazdı yani ıı cık.


  Sonuç olarak izlenilesi hoş bir animedir,tavsiye edilir, en yakın internet sitesinden izleyiniz.


Önerilen siteler :
animefreak.com (ingilizce altyazılı izlerseniz daha iyi olur,türkçe de bazen çeviriler çok iyi olmayabiliyo)
megavideo.com (eğer video aramada doğru isim yazmazsanız sonuç gelmeyebilir, ör: Death note episode 3 şeklinde yazarsanız sonuç çıkacaktır)

I love this game

Sanırım hayatımın büyük bir kısmını kaplayan olaydır.
Her şey izlediğim o maçla başladı .. :p
Malumunuz basketbolun kökeni 1891 de insanların soğuk bir kış gününde(:d) içeride yapabilecekleri farklı bir spor istemelerinden ötürü James Naismith adlı amcamızın oyunun icadına öncülük etmesiyle günümüze gelmiş bir spor.Mekanı cennet olsun amcamızın muhteşem bir sporun temellerini atmış çünkü.
Biraz da benden ;
Ne biliym basketbol ya, anlatılmaz yaşanır bi olay.Maç izlerken anlatırken bile o anı yaşıyormuşum gibi geliyor,basketbolu sevmesem sabahleyin uyanamayıp geceleyin 3 saatlik uykuyla NBA maçlarına kalkmazdım doğal olarak.Tek oynamam veya başkalarıyla maç yapmam farketmez, ilginç bir şekilde o topu elime aldığımda mutlu oluyorum.Oyun tarzına gelince tamamen hayal gücüne kalmış.Oynadığın insanlar da biraz da pas kat olaylarından anlıyorsa sabaha kadar oynarsın.Önemli olan oynarken eğlenmek zaten- ki oynarken oyunu yaşamazsan oyun işkence gibi gelir, basket falan hikaye kalıyor yoksa(yaşadım şahitlerim var).İşte streetball mantığını kapmış insanlarla basket oynamak gibisi yok.Hatırlıyorum da küçükken teke tek karşılaşma yapardık ( bkz: boy sorunu - hala var shimatta :d) ,lise zamanlarında akşam spot ışığı altında streetball hey gidi..O değil de eski basket takımımı özledim ben (fener ankara) , keşke hala açık olsaydı, sanırım odtü yerine orda oynamayı tercih ederdim.
Bacak arkasındaki küçük kas yırtığım çok umrumda değil, sadece streetball tarzında rahatça oynamak istiyorum sanırım, takım .. istediğim gibi oynayamadığım  bi oluşum, soğudum sanırım.Fark ettim de ne zamandan beri basket oynamıyorum !?!?! Finaller geçsin ilk iş basket oynamak olucak sanırım, yeterince uzak kalmışım en az 4 saat oynamak iyi gelicek bana, her ne kadar ertesi gün kaslarım biraz tepki verse de, basketbol için değer.^^

Vee Allen İverson ..
Kendisinin basketboldaki yeri ayrıdır benim için.1996 da 76ers a ilk sıradan draft edilmiş bir insan kendisi ve  nuggets, detroit ve memphisde de oynamasına rağmen
philedelphia ile daha çok özdeşleştirmişimdir(birçok kişi içinde sanırım bu böyle olmuştur).Hadi nuggets ta tamam ama, 76ers başka.
Çoğu insan kafasından saçma şeyler uydurarak oyun tarzına çamur atsa da, Iverson ın oyunu zaten belli,kendisini daha ispat etmesine gerek yok.İşte bu yüzdendir ki artık ona çamur atan arkadaşlarımlardan bilinçli olarak konuşanlarla tartışıyorum, çünkü geri kalan (iverson ın oyununu kafasına göre uyduran araştırma özürlü olan tayfadan bahsediyorum) , ne desem de anlamıyor, daha doğrusu anlamak istemiyor ; anlama özürlülerle uğraşacak değilim haliyle..
Iverson la ilgili söyleyeceklerim henüz bitmedi,hell yeah! Onunla ilgili farklı bir yazı yazasım geldi, wait for it..^^

1 Ocak 2011 Cumartesi

'En' önemli insan

Kendisi şuan uyuyor ^_^
Ne yaparsa yapsın ben onu severim. Sadece o üzebilir,sadece onu önemserim.Bazen kavga ederiz hayattan soğurum.Yokluğunu düşünmek bile istemem, düşüncesi bile ağlamam için yeterlidir.Bazen benim için sarfettiği güzel(?!) sözler olsa da ;o benim için en değerlidir en önemlidir.
Bilen bilir.

This is the second time ..

Uzatmaya gerek yok.
Aslında blog almak gereksiz amma velakin insanın yüzyıllardan beri yazma isteğinden geliyor sanırım bu (edebiyatı batsın).Kendine ait bir alan olması, rahatça yazıyor olabilmek güzel tabiki , kaç kişi bakıcak haliyle buraya değil mi? :D
Sonuç olarak ; arada yazarım kanımca buraya, almışız boş kalmasın. ^^

This is the first time ..

Blog a yazdım , ou yea.